Şerefsiz Taksiciler başlığı altında 2 yazı kaleme aldım. Birini buraya, diğerini buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. Biraz içimi döktüm, yer yer gerildim ama sonuç olarak rahatladım. Başımdan geçen son büyük çaplı olayı da şimdi anlatacağım. Bunlarla birlikte anlatmak için kısa olan bir sürü hikaye var aslında. Biri ” geçen bir kadın geldi beni siker misin diye sordu” dedi. Biri “geçen bir kadın ve kocası bindi kocası bana karımı siker misin diye sordu” dedi. Ben de “abi maşallah sen de Fake Taxi’nin İstanbul şubesiymişsin” diyemediğim için sadece başımı sallayarak “hadi ya öyle mi oldu abi” dedim hepsine. Neyse 3. hikayeme başlayayım.
Geçen sene Ocak ayı. Şehir dışından bir hanımefendi bana konuk oldu. Kızdan da izin almadım yazarken umarım bana çemkirmez. Ben yine de ismini vermeyeceğim(Kendisi Samantha Saint‘i çok sevdiği için bu hikayede ona Samantha diyeceğim). Kendisiyle çok uzun bir süre muhabbet etmiştik ancak hiç yüzyüze görüşmemiştik. Bu yüzden, ilk günümüz biraz sıkıcı geçmişti. İkinci günün akşamı “bir şeyler yapalım” dedim. O da kabul etti. “Taksim’e gidelim orada bir şeyler içeriz sonra duruma göre döneriz” dedim. Ne çok erken ne çok geç bir saatte evden çıktık, Taksim’e ulaştık, güzel bir yere oturduk. “Şefim bize 2 bira yollar mısın?” dedim, biralarımız geldi. Daha ilk yudumu almadan ona uyarımı yaptım: Bak dedim Samantha’cığım ben içkimin ısınmasından hoşlanmam bu yüzden hızlı içerim beni yakalamaya çalışma bunu yaparsan kusarsın, benimle ilk defa için kızlar her zaman kusar dedim(evet maalesef doğru). “Tamam tamam öyle yaparım” dedi. Kendisi de at gibi bir hanım olduğundan çok üstünde durmadım bu kız da kusmaz heralde ya 1.77 boyu falan var yani midesi de boyuyla doğru orantılıysa bu geceyi güzel atlatırız dedim içimden. Başladık biz içmeye. 1,2,3,4 bira falan baya oldu. Ama “biraz daha içelim ya saat daha erken” dedik. “Şefim bize ordan tekila çek” dedim ben. Tekilalar geldi. Bu böyle bir veya iki part daha sürdü. Sonra hesabı ödedik, kalktık direkt. Birkaç saniye Samantha’yı süzdüm baktım hala normal, tırıs tırıs yürüyor. Yolda yürürken Samantha’ya “sen hiç ıslak hamburger yedin mi?” dedim. O da “yok yemedim” dedi. “Gel o zaman yiyelim ilk defa da sarhoşken yiyeceğin için çok güzel olur” dedim. Seve seve kabul etti. Geldik Kızılkayalar’a “hocam bize ordan 4 tane ıslak at” dedim. Islaklar geldi, “ayran da içer misin?” dedim. Ağzı dolu olduğu için başını evet anlamında salladı. “Hocam 2 de ayran yolla buraya” dedim. Ayranlar geldi. O pipetle içti, ben kafaya diktim. “Nasıl beğendin mi?” dedim. “Şu an foodgasm yaşıyorum” dedi. Hehehe şeklinde güldüm. “Ulan ben sana kötü yemek yedirir miyim” dedim. Aksaray metrosuna binen hostes tepkisizliğiyle bana baktı.
Dedim “bizim kumarımız burada biter eve gidelim orda devam ederiz.” Yine kabul etti. Saate baktım daha 12’ye gelmemiş kıza baktım daha sarhoş olmamış. “Metroya binelim Mecidiyeköy’den metrobüs yapalım” dedim. Bir kez daha kabul etti. Metroya bindik, Mecidiyeköy’de indik. O ana kadar her şey çok güzel gitmişti. Gülmüştük, eğlenmiştik, garsonlarla ayaküstü sohbet etmiş, ıslak hamburger yemiştik. Kendisiyle de mükemmel bir renk yakalamış önceki günün aksine muhabbetimizi çok ileri bir seviyeye taşımıştık. Kendisi de ilerde konuşmaktan en çok zevk aldığım kişi olacaktı(Biraz öveyim de neden bu hikayeyi yazdın diye çemkirme ihtimalini düşüreyim). Anlayacağınız gerçekten büyülü bir ambiyans vardı ortamda. Ta ki Samantha’nın ağzından Mecidiyeköy metro istasyonun ATM’lerinin önüne düşen et parçasını görene kadar. Kız az önce yediği ıslak hamburgerin bir parçasını bir anda yere tükürdü. Evet evet yere tükürdü. Ben bozuntuya vermedim. Cebimden Piknik marka Japon tipi bir kürdan çıkardım ve kendisine uzatarak “dişinin arasında kaldıysa onları temizle istersen” dedim. Bana “o et midemden geldi” dedi. O an bir şeylerin ters gideceğini anladım. Koluna girdim “iyi misin Samantha?” dedim. “Midem biraz kötü” dedi. Allah allah hiç şaşırmadım dedim içimden. “Tamam gel şuradan taksiye biner eve gideriz” dedim. Tamam anlamında başını salladı. Metro istasyonundan çıkar çıkmaz bekleyen taksicilere sordum: Abi Beylikdüzü’ne gideceğiz ne kadara götürürsün dedim. Tabi ki cevap olarak “taksimetre ne yazarsa” dediler. Baktım Samantha kötü hiç pazarlığa girişmedim “tamam götür abi” dedim. Bindik.
Oturduk arka koltuğa. Baktım Samantha çok kötü durmuyor ohh dedim, sevindim biraz. Bir 10-15 dakika yol aldık baktım Samantha biraz kötü oldu. “Abi, abi çek kenara kusucak bu” dedim, çekti. Ben profesyonel bir kusma uzmanı olduğum için hemen tüm önlemleri aldım, hazırlığımı kendisine sundum(bunu “CV”me kusturma konusunda ileri derecede yetenekliyimdir şeklinde yazacağım). Hemen kapıyı açtım, cebimdeki peçeteyi hazırladım. Asfalta doğru eğilirken arkadan saçlarını elime aldım(evet evet işte ben böyle bir beyefendiyim). Rahat rahat kustu Samantha. Sonra cebimden ıslak mendilimi çıkardım kendisine verdim “iyi misin?” diye de sordum. (Evet kızlar hangi buluştuğunuz erkek kusarken sizin saçlarınızı tuttu? Ardından ıslak mendil verdi? Sorarım size(içince kusan kızlar eqlesin).
Samantha hiç tepki vermedi soruma ama az önceki haline göre iyi olduğu anlaşılıyordu. Bu durumu gördükten sonra bir şeyin farkına vardım. Biz E-5 otoyolunda değildik. Burası neresiydi? Bu soru birden beynimi kemirmeye başladı. Yoksa, yoksa bu adam bizi dolaştırıyor muydu? Bizi sarhoş görüp aklınca fazla para mı tıktıklamaya çalışıyordu? Tüm bunları düşündükten sonra TEM otoyolunda olduğumuzu fark ettim. Hemen “abi biz neden TEM otoyolundayız?” diye sordum. Bana “çünkü TEM otoyolundayız” diye cevap verdi. “Allah razı olsun dünyanın en güzel cevabını verdin” dedim. Sonra ekledim: E-5’ten neden gitmedin oradan daha yakın hadi buradan gidiyorsun neden bana sormadın dedim. “Sen sarhoştun ondan sormadım” dedi. “Sen alkolmetre misin sarhoş olduğumu nerden anladın?” dedim. Cevap vermedi. Durumdan iyice rahatsız olmuştum yol boyunca offlayıp puffladım. Bu hiç sesini çıkarmadı. Sonra bizim eve geldik. Baktım taksimetre 85 TL yazmış. “Bu 85 TL yazmış ama ben sana 65 TL vereceğim çünkü oradan buraya en fazla yazacak 60-70 arası” dedim. “85 yazdı ne 65’i” dedi. “85 yazdığını görüyorum, sana açıklamamı da yaptım o yüzden 65 veriyorum” diye tekrarladım. “Veremezsin” dedi. Dedim “amca bak dalgana zaten yaşlı adamsın süper mario kılıklısın uğraştırma beni, şerefsizlik yaptın” dedim. “Ne diyorsun lan sen zibidi” dedi. Bu laf çok ağırıma gitti. “Bana her şeyi diyebilirsin ama zibidi diyemezsin, benim gibi beyefendi bir adama zibidi diyemezsin bey amca” dedim. Baktım bana küfür etmeye başladı. Ben de ona saydırdım. Baktım Samantha yine kötü oldu kustu kusacak. “Ulan dedim senin gelmişini geçmişini sikeyim al şu 85 lirayı git buradan ama ben bunu yanına bırakmam seni şikayet edeceğim, benim babam da taksici” dedim(halbuki babam taksici falan değil, gözü korksun istedim). “Ne yaparsan yap” dedi. Aldım Samantha’yı da indim taksiden hemen plakasını aldım, kaydettim(ertesi gün bir yerlere şikayet ettim ama bir şey çıkmadı giren girdi yani). Baktım o arada Samantha çökmüş kaldırıma yine kusuyor. Yanına gittim. Tam o esnada yanımıza bir Fiat Doblo yanaştı. “Bir sorun mu var bilader” dedi içindeki kirli sakallı ve esnaf kılıklı adam. Grmyo msn kz kusuyr grizkalı.sss dedim. “Tamam bilader kusura bakma” dedi, gitti. Bir 5-10 dakika daha oturduk Samantha’nın kendine gelmesini bekledim o esnada morali de yerine gelsin diye “TEM otoyolunun ortasına kusan ilk kız olabilirsin bence gurur duy biraz” falan dedim. Hafifçe güldü bana. Sonra yavaş yavaş eve girdik. Ben hemen kendisine duşu hazırladım, havlu çıkardım. Duş al kendine gel dedim. Sonra bütün bu olanlara küfür ede ede odama geçtim. O duştayken acaba bir bölüm Fake Taxi mi izlesem yoksa Taxi Driver filminden en sevdiğim sahneyi mi izlesem diye birkaç saniye düşündüm. Sonra işimin yarım kalabileceğini de düşünürek Taxi Driver’ın en meşhur sahnesini birkaç defa izledim. Sesli bir şekilde ekrana ulan Travis Bickle adamın dibisin sen be dedim. Görüyorsun bizim taksicileri, hepsi gecirmeye çalışıyor bize dedim. Duygulandım azıcık.
İşte taksi maceralarım böyleydi. Son olarak şu sahneyi siz de izleyin istiyorum. Filmi izlemeyen varsa en baştan izlesin.