Iç Anadolu Gezi Rehberi yazısında bulunan şehirlerin hepsinde en fazla 3 gün kaldım. Yazdıklarım, yaptığım gözlemlere dayanıyor. Ancak, 3 gün, elbette kesin yargılara ulaşmak için çok kısa bir süre. Zaman zaman genellemelere kaçan söylemlerim olabilir. Bunlar tartışılır, bunlara itiraz edilebilir. Belki kızarsınız, küfür de edersiniz ama bunun beni üzeceğini çok sanmıyorum. Meraklıları için Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu rehberlerini de yazdım. Buraya ve buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. Neyse ben başlayayım:
İç Anadolu Gezi Rehberi
Yozgat (Anadolu’nun Bağrı)
İç Anadolu’nun karakterini en iyi yansıtan şehir sanırım. Şehir merkezindeki bir iki binanın güzel mimarisi dışında ilgi çekici bir şeyleri yok. Hele meydandaki Testi heykeli Anadolu Rönesansı resmen(!)
Şehir merkezinin dışına doğru bozulma acayip başlamış. Bozkırın ortasında kule gibi yükselen tokiler falan. Çirkinlikleri göz kanatıyor. Şehrin 1-2 km dışındaki Çamlık Milli Parkı çölde vaha gibi. Sessiz, sakin, nefes aldırıcı. Gündüzleri mangalcı ailelere, akşamları ise içki içip şişesini orada bırakan gençlere mesken olmuş.
Yemek olarak desdi kebapları ve tandırları nefis(20-25 lira civarında genelde). Merkezdeki caddede birkaç restoran var.
İnsanları Tayyip Erdoğan aşığı. Taksi duraklarında, dükkanlarda Tayyip Erdoğan fotoğrafı görmeniz oldukça muhtemel. Yabancılara karşı ilk 5 dakika şüpheciler. Seri sorularla bunaltıyorlar ama sonrasında gözleri tutarsa oldukça sıcak ve yardımseverler. Ben batıdan geldiğim için şanslıydım. Ancak bu özelliklerinin doğudan gelen kişilere karşı da böyle olacağından pek emin değilim. Çadır kurduğum yerde bir adam nereli olduğumu sormuştu. İzmir diyince daha da ayrıntıya girmek isteyerek aslen nerelisin dedi. Göçmeniz diyince “he iyi doğudan gelsen seni burada barındırmazdım” diye cevap verdi. Ağzım açık kaldı. Anlaşılacağı üzere milliyetçilik afyonunu fazla almışlar. Bir yerden sonra milletleri ile övünmeyi geçip milliyetçilikleri ile övünmeye başlıyorlar. “Kim daha milliyetçi tartışmayalım istersen” kıvamına geliyor muhabbet. Heralde kendileri ile övünecek bir şey bulamayınca, insanlar bir parçası bile olmadıkları birtakım savaşlarla, tarihle övünüyorlar. Tuhaf memleket, tuhaf insanlar ama beklediğimden güzeldi yine de.
Amasya
İç Anadolu’ya dahil olmasa da yolum düştü. Dağların arasından süzülen Yeşilırmak’ın sağlı sollu yanına, uzunlamasına kurulmuş şirin bir şehir. Hem doğal güzellik hem de kültürel turizm olarak güzel bir destinasyon. Şehzadelerin eğitim aldıkları, sonrasında da vali oldukları şehirlerden biri. Birkaç tane padişah çıkarmış vakti zamanında. Geçmişten gelen bu birikimle daha usturuplu bir yer. Milli Mücadele dönemi için de önem arz ediyor.
“Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
Şehri tepeden gören, şahane manzaralı iki restoran var. Birinde alkol var birinde yok. Alkollü olanın adı “Ali Kaya”. Gitmişken birkaç kadeh bir şey içilirse manzaranın tadına daha çok varılır. Eski Amasya dedikleri yerde de bir iki kadeh bir şey içilecek yerler mevcut. Güneydeki mutasıp komşularına kıyasla daha rahat bir şehir.
Tokat
İç Anadolu’nun en güzel yerlerinden. Sarp bir kayaya kurulmuş kale, şehri kartal gibi görmenizi sağlıyor. Tokat kebabı enfes bir şey. Denemeden dönmek olmaz(20 lira civarı). Kahvaltıda “Tokat Yağlısı” diye bir şey yiyorlar genelde. Lezzetli, doyurucu. Yoğurtmaç dedikleri cevizli, yağlı hamurları da var. Tokat Yağlısına benziyor.
Şehrin yaklaşık 40 km. doğusunda Almus ilçesi var. Yeşillikler içinde güzel bir yer. Kuzeye doğru Zile, Niksar ilçeleri bulunuyor. Gitmedim ama gidenler güzel olduğunu söylüyor.
Şehirde güvercin alım satımı çok yaygın. Sadece bu işi yapan adamlar bile varmış. Bir güvercinin 30.000 liraya satıldığı oluyormuş. 12 özelliğin 12sini de tutturan güvercin çılgın paralara satılabiliyormuş. Satış açık arttırma usulü. Kim nerede durursa.
İnsanları genel olarak milliyetçi. Hatta MHP’li ama nedense seçimlerde AKP’ye oy veriyorlar. İç Anadolu’da en çok ilgimi çeken olay bu sanırım. Artık hizmet için mi yoksa güçlü kimse ondan yana olmak için mi bilemiyorum. Eskiden, MHP’nin kalesi olan bu yerler AKP’nin gelişiyle yavaş yavaş düşmüş. Yozgat’a nazaran daha oturaklı. Ama devlet TOKİ’lerini buraya da salmış. Çoğu, şehir merkezinin dışında.
Sivas
Soğuk, kara bir şehir. İnsanları kuşkucu ve taassup içinde. Örülü bir dünyanın içinde yaşıyorlar ve kolay kolay kimseyi dahil etmiyorlar. Sivas olayları toplum içinde hala yara. Sünniler olayın aslında sanıldığı gibi olmadığını, aşırı provakasyon olduğunu, savunma ihtiyacı duyarak anlatmaya çalışıyor. Aleviler ile konuşmadığım için onların düşüncesini bilemiyorum.
Şehrin merkezindeki anıtsal meydan Türkiye’de gördüklerim arasında en iyilerinden biri. Birkaç kafe açıp içine biraz etseler de yine de Türkiye standartlarına göre kabul edilebilir sanırım. Selçuklulardan ve İlhanlılardan kalma muhteşem medreseler var. En önemlileri; Çifte Minareli Medrese ile Şifaiye Medresesi. Medrese ve camiiler dışında görülmeye değer bir şey de yok.
Aslında en güzel eser Divriği’de. Osmanlı öncesi Türk sanatının Anadolu’daki en çarpıcı örnekleri orada: Ulucamii ve darüşşifa. Klasik Selçuklu tarzından farklı. Belki Hint Etkisi belki Türk “Barok”u. (Anadolu’ya asıl güzel eserleri Osmanlı değil, Selçuklular ve Moğollor bırakmıştır). Sivas’ın yüzölçümünü ve konumu düşünülünce oldukça sapa ve uzak kalıyor. Buna rağmen gidecektim ama restorasyonda olduğu için kapalıymış. Üzüldüm, başka zamana bıraktım.
Köfteleri meşhur. Sadece et ve tuz kullanılarak yapılıyor. Baharat hiç yok. En lezzetlileri sanayi tarafında. En meşhuru da Kirli Ahmet.
Elazığ
Mustafa Keser ve Mehmet Ağar’ın memleketi. Eskiden asıl şehir Harput imiş. Şimdiki şehir merkezi ise önemsiz bir mezraymış vakti zamanında. Reşit Mehmet Paşa ordugahını buraya kurup siyasi iktidara yaranmak için şehre Elaziz ya da asıl adıyla Mamuretülaziz adını vermiş. “Sanırım modern Osmanlı tarihinde siyasi iktidara yaranmak için adlandırılan ilk yerleşim birimi.” Sonrasında Atatürk’ün talimatıyla Elazığ adını almış. Şehir merkezi Türkiye’de gördüklerim arasında en çirkinlerinden. Düzensiz, karmaşık, boğuk. İnsanları şort giyen bir erkeğe bile kötü kötü bakıyor. Şehir merkezindeki üniversite, hayatı biraz hareketlendirse de insanlarda çok da bir gevşeme, rahatlama yaratamamış.
Tunceli’den göçen Aleviler kendilerine ait mahalleler, sokaklar kurmuş. Ayrı bir dünya gibi. İçkili mekanlar genelde o bölgede. Duvardaki Hz. Ali resimlerinden Alevi mahallesinde olduğunuzu anlayabilirsiniz.
İlgi çekici tek yer 7-8 km kuzeydeki Harput. Eskiden Harput Koleji en önemli eğitim merkezlerinden biriymiş. Öğrencilerin çoğu kız imiş hatta(O dönemi düşününce tuhaf geliyor). 1914’te savaş sırasında asker el koymuş, birkaç önemli hocayı da öldürmüş. 1922’de kapatmışlar. Harputun eski fotoğraflarını gören biri şimdi görünce üzülüyor. Betondan binalar şehrin ruhunu öldürmüş. Yine de kale ve camii ayakta. İlgi çekici yerler. Düzgün -ve turistik- restoranlar bu bölgede. İçli köfteler leziz. Bir de şehir merkezinden orcik alırsanız tamam.
Genel Notlar
Gidilen yerlerde eli yüzü düzgün restoranlar ve lezzetli yemekler yemek mümkün. En güzeli sanırım Yozgat’ta yediğim tandırdı. Tokat kebabı ve yağlısını da saymak lazım. Bu anlattığım yerler nispeten milliyetçi nüfusun fazla olduğu yerler. Batıdan geliyorsanız insanlarla muhabbet ederken herhangi bir sıkıntı yaşanacağını sanmıyorum. Sıcak kanlılar, yardımseverler. Ama ne yazık ki doğudan gelenlere karşı müthiş bir önyargı var. İç Anadolu’da Kürt nüfusu (Ankara gibi bir büyükşehir de dahil) oldukça az. Bu durum sanırım yerel halkın tutumundan kaynaklanıyor.
Konu siyasete gelince muhabbet muhakkak Kemal Kılıçdaroğlu’ndan açılıyor. Kemal Kılıçdaroğlu genel olarak gözlerinde Selahattin Demirtaş ile aynı. Nefret ediyorlar ve ülkenin başına gelmesi aynı zamanda bir felaketin de başa gelmesi olarak düşünülüyor(çok da haksız sayılmazlar ya). Sırf Alevi olduğu için sevmeyeni de çok. İnsanlarının taassup içinde olduğu da bir gerçek. Kapalılar ve fikirlerini değiştirmek çok zor. Yine de bir İzmirlinin fikrini değiştirmekten daha kolay sanırım. Batıda, yobaz ve koyun denilen bir Yozgatlıyı belki AKP ya da MHP dışında bir partiye oy vermeye ikna edebilirsiniz ama yobaz bir İzmirliyi CHP dışında bir partiye oy vermeye ikna edeceğinizi sanmıyorum. İki yobaz arasındaki tek fark sanırım İzmirlinin kordonda bira içiyor oluşu. Tayyip Erdoğan nefretinden ve Atatürk sevgisinden gözleri kör olmuş. Farklı bir düşünce kesinlikle çok uzak yobaz İzmirliye göre. Yani demem o ki yobazlığın oy verilen parti ile bir alakası yok. Yobaz İzmir’de de Yozgat’ta da yobaz.