Geçen günlerde şerefsiz bir taksiciyle amansız mücadelemi anlatmıştım. Yine başıma gelen talihsiz bir olayı anlatacağım. Bu kez daha çok para geçirdikleri için olaydaki sinir katsayım biraz daha yüksek. Bu yüzden ağzımı ciddi manada bozabilirim. Hikayeye +7 sansürünü koyayım da sonra sıkıntı olmasın. Başlayayım.(Böyle fotoğraf falan koyunca da güzel oluyo aa)
Bundan 3-4 ay önce falan. Soğuk bir İstanbul günü Menemen Anadolu’dan sıra arkadaşım Gürhan aradı, Slav asıllı kız arkadaşıyla İstanbul’a geleceklerini söyledi ve bizi misafir edebilir misin diye sordu. Kardeşim ayıp ediyorsun, sana her zaman kapım açık dedim. Kendisini de özlemiştim açıkçası. Kız arkadaşını da tanıdığım ve sevdiğim için direkt buyur ettim. Bunlar geldiler, akşam dışarı çıkalım muhabbeti döndü. Olur dedim yalnız önce evde biraz içelim kafamız hafif güzel olsun mekanda çok para bayılmayalım dedim. Seve seve kabul ettiler. Akşam oldu, kız kendini evinde hissetsin diye votka falan aldık. Misafirperverliğimi sonuna kadar gösterdim. Hatta, Olya(kızın adı Olya) bak İstanbul’a gelerek sıcak denizlere inmiş oldun he he he diye çok sıcak ve candan espriler yaptım. Ama kız gülmedi neden gülmedi hala anlamıyorum.
Neyse vakit geçti biz Taksim’e doğru yol aldık. Ama unuttuğum bir şey vardı. Ben Beylikdüzü’nde oturuyordum ve Taksim’e gidene kadar çoktan ayılacaktık. Öyle de oldu. Yani evde içtiğimiz içkilere boşuna para verdik. İşte bu olay bu gece başıma korkunç şeyler geleceğinin bir habercisi gibiydi…
Taksim’de oturduk bir yere yine esprilerimle ortamı ısıtıyorum: “Olya, sizin Katerina da amma kaşarmış ya nasıl çaktı ama bizim Baltacı he he he” gibi candan siyasi espriler yapıyorum. Olya buna da gülmedi.
Sonra kafalarımız hafif güzel mekanı terk ettik. Saat de epey geç olmuştu. Gürhan’a “kanka zaten üç kişiyiz taksiye binelim ya” dedim. Yine seve seve kabul etti. Taksinin birinin yanına geldik Gürhan’a siz geri durun ben bir pazarlık yapayım dedim. Gittim, “abi Beylikdüzü’nde Torium var biliyor musun?” dedim. “Biliyorum” dedi. He işte ben oralarda oturuyorum, kaça götürürsün dedim. Her kurnaz taksicinin vereceği cevap gibi “taksimetre ne yazarsa o güzel kardeşim” dedi. 60 olur mu abi dedim. Tamam atla dedi, atladık biz. Ben kendimi feda edip ön koltuğa atladım. Çünkü ön koltuk bir taksideki en tehlikeli yerdir. Şoförün gerekli gereksiz her muhabbetine ortak olacağınızı kabullenmiş olursunuz. Aradan az bir zaman geçti her taksicinin muhabbet açmak için sorduğu ilk soruyu sordu. “Memleket nere kardeşim?” İzmir abi dedim. Arkadaki de liseden arkadaşım. Kız kim göçmen mi dedi. Yok dedim abi o Slav. Sor bakalım sıcak denizlere inebilmişler mi he he he dedi. Bu sefer ben gülmedim. Konuyu hemen değiştirmeye çalıştım. Ben daha davranamadan o baktım hükümete sövmeye başladı. Allah dedim bu yol bitmez. İçerisi de çok sıcak olmaya başlamıtı sonuna kadar köklemiş klimayı. Abi bu ne sıcak aç şu camı yakıcan bizi Sivaslı mısın nesin ya dedim. Siyasi esprimi yine yaptım yani.(Sivaslıları çok severim bu arada) Yok ben Tunceli’liyim dedi. Ohh dedim çalıştığım yerden geldi. Bu konulara hakimim. Şimdi bir iki Atatürk’e söver, halkların kardeşliği falan der günü kurtarırım. Çünkü taksiye binen bir insanın bilmesi gereken ilk şey taksici ile asla ama asla zıt siyasi görüşlerde olunmamasıdır. O an için tüm siyasi görüşlerinizi unutun ve taksici ne derse he deyin. Adam başladı sol propaganda yapmaya. Evet dedim abi çok haklısın. Bu milliyetçiler adam değil ya falan diye gaza getiriyorum bunu. Lisede ben de “Dev-Lis”teydim abi dedim çok ülkücü dövdük biz diye ekledim. Halbuki lisede azılı bir ülkücüydüm. Ayağımda kırmızı Converse, elimde tespih, David Beckham saçlarımla marjinal bir ülkücüydüm hatta. Ama yapacak bir şey yok o an bunları söylemem gerekiyordu. Sen nasıl böyle azılı devrimcisin ya hiç öyle bir tip yok yumurta gibi oğlansın dedi bana. Sağ ol abi dedim beni böyle gördün Karamürsel sepeti mi sandın sen ya dedim.
Kendimi tutamadım Atatürk’e de sövdüm, Dersim Katliamı’ndan dem vurdum. Baktım bundan ses çıkmıyor. Genel seçim gelse de HDP’ye oy versek ya dedim. Halkların kardeşliği felan diye ekledim. Her biji Selo falan da dedim. Sonra başladım İzmir’deki CHP’ye sövmeye. Ya dedim bunlar adam değil, İzmir köy kaldı nolcak bu şehrin hali ya dedim. Ama beni tutamıyorlar nasıl sövüyorum CHP’ye. Sonra yine ben Dersim falan derken adam beni Tunceli diye düzeltti. İşte o an kafama bir şeyler dank etti. Bu adam Tunceli CHP’lisi idi. Allah’ım ben neler yaptım böyle dedim. Çünkü Türkiye’deki en tehlikeli grup Tunceli CHP’lileridir. Bunlara asla bulaşılmaz(Aklınıza hemen Kamer Genç gelsin). Allah korusun. Zaten çok da geçmeden adam rengini belli etti. Başladı CHP’yi övmeye. Benim de kazı çevirme vaktim gelmişti. Ya dedim tabi İzmir’de de rant yok abi güzel mesela o iş dedim. Ama adam yemedi tabi, bana kuruldu baştan. O çok iyi bildiğim 1 numaralı kuralı ihlal etmiştim. Neyse, sonunda Torium’un önüne geldik adam nerede ineceksiniz dedi. Dedim abi az daha devam et orada ineceğiz biz. Baktım bu oflamaya poflamaya başladı. Arkadaşlar abartmıyorum fazladan gittiği yol en fazla 1.5 km. Geldik biz, abi burda inelim biz dedim. Taksimetreye de baktım 69 tl yazmış. Hatta bir ara yolda kendisine bir kere bindim 66 yazdı abi dedim. Şimdi de öyle bir şey yazar 60 iyi para yani dedim. Neyse biz verdik adama parayı tam ineceğiz. Bu beni durdurdu. Bak dedi delikanlı bir daha ineceğin yeri en baştan doğru söyle yalan atma dedi. Abi sana ne yalan atmışım ben Torium’da ineceğiz demedim ki oralarda ineceğiz dedim. Buraları çok bilmediğini düşündüğüm için belli başlı yer olan Torium’u söyledim diye ilave ettim. Ben anlamam bana yalan söyledin dedi. Abi ne yalanı ya dedim hadi tut ki söyledim zaten sana yolda daha önce 66 yazdığını da söyledim 3 lira fazla yazdı normal değil mi bu dedim. Cevap vermedi bana kötü kötü baktı. Hala benden sana nasihat delikanlı hadi bana yaptın başkasına yapma dedi. Ulan tamam al 10 lira daha vereyim sus dedim. Yok dedi ben ondan söylemiyorum. Halbuki ondan söylüyor. Ya dedim bi git. Sikerim para muhabbetini senin dedim. Nasıl taksicisin sen hayatında Çiçek Taksi de mi izlemedin oradan adamlığı da mı öğrenemedin dedim. Hadi onu izlemedin Akasya Durağı da mı izlemedin diye tekrar ekledim. Tabi bunların hepsini içimden söylediğim için adam bunları duymadı. Bastı gitti ben de bastım gittim. Mükemmel geçen bir günümüz yine bok oldu böyle taksiciler yüzünden.
Ben yine gerildim gideyim de 2 bölüm çiçek taksi izleyip Cengiz Küçükayvaz’a güleyim. Hhahahhaha Cengiz Küçükayvaz ya hahahshahhah.