Kurban bayramlarını oldum olası sevmem. Bunun altında çocukluktan gelen sebepler var. Ailem dinsiz değil ama dine karşı ilgisiz kişilerdi. Annem, dedemin ölüm yıl dönümlerinde geceleri Kuran okur babam ise arada sırada cumaya gider, her sene de kurban keserdi. Kurbanı da dedemin üstü kapalı baskısıyla keserdi. Din için yaptıkları bunlarla sınırlıydı anlayacağınız.
Neyse işte ben de küçüklüğümden beri bu ritüelin bir parçası olur kurban kesimine giderdim. Babam, babamın 2 adet dayısı ve dedem danaya girerlerdi her sene. Her sene de Buca’ya babamın Ethem adlı dayısına gider, kurbanı evinin tam karşısında bulunan belediyenin belirlediği yerde keserdik.
Sene 2006 kurban bayramı ile yılbaşı çakışmış zaten, babam içki içemeyeceği için sinirli. Ben de bu sinirden nasibimi almayayım diye oturdum arabaya radyo falan dinliyorum, gazete okuyorum. Önceki gün de Saddam Hüseyin idam edilmiş. Gündem yine hareketli, yani vaktin nasıl geçtiğini anlamıyorum bile. Tam gazeteye dalmışken babamın Ethem adlı dayısı geldi camdan bana baktı. “Paşam nasılsın? Keyfin yerinde mi?”dedi. Ben de boş bulunup iyi dayı ya nolsun gazete falan okuyorum dedim. Bana birden “senin babanın şarap çanağına sıçarım gel ulan buraya piç kurusu geçmişsin oraya oturuyorsun” dedi. Ben hemen çıktım arabadan korkudan altıma sıçacağım ama. Arabadan indikten sonra beni şöyle baştan ayağa süzdü babamın dayısı. Paşam sen hayırdır spora mı geldin ne bu conti conti giyinmişsin dedi. Dedim başka giyecek bir şeyim yoktu bunları giydim. İyi babana söylersin sana yenisini alır bunların, çünkü bugünden sonra artık bunları giyemezsin dedi. Hemen anladım kıyafetler bugün perte çıkacak.
Neyse baktım bunlar danayı getiriyor ben de seyrediyorum. Bikaç dua okudu Ethem Dayi sapladı bıçağı danaya. Dana nasıl can çekişiyor ama. Dananın üstüne de 4-5 kişi kapaklanmış. Bir baktım Ethem dayım bana yine bağırıyor: Ulan yatsana dananın üzerine ne bakıyon andavallı.” Bakın arkadaşlar bana diyor, bana. Ben ki küçüklüğünde piyano dersleri almış, Fransız dadılar tarafından büyütülmüş ailenin prensesi gibi yetiştirilmiş bir çocuğum, ben mi dananın üstüne yatacağım yani. Ne münasebet canım. Kendi oğullarının toplam ağırlığı 200 kilo falan beni de onlarla karıştırdı heralde bu Ethem. Dedim dayı nasıl kapaklanayım dananın üstüne şu an dananın üzerinde 500 kilo var zaten benim 65 kilomla mı danayı zaptedeceğiz. Baktım küfür ediyor, hemen uzaklaştım oradan.
Bunlar danayı öldürdü falan kesme işlemi kaldı geriye. Bu arada bu adam profesyonel kasap olduğundan orada bulunan birçok kişinin de hayvanını kesiyor, yardımcı falan oluyor insanlara. Ulan bir baktım bu başkasının danasını kaçırdı. Dana oradan oraya koşuyor. Ethem dayım da bana bağırıyor “Aykut tut! Tut lan danayı kaçıyor! diyor. Bakın arkadaşlar bana diyor, bana. Ben ki küçüklüğünden beri pazar günleri golfe giden, boş zamanlarında masa düzeni nasıl kurulur dersleri alan 65 kilo bir çocuğum. Söylencek en son kişiyim yani. Baba evinde tam bir prensesim, bana danayı yakala diyor. Buna sayın dayıcım ben nasıl yakalayayım o danayı baksana bir bana dedim. Baktım yine küfrediyor bu bana. Sonunda yakaladılar danayı da sakinleşti herkes. Bizim danayı da kestiler güzelce herkesin keyfi yerinde. Ben de boş boş ayakta duruyorum içinde bulunduğum duruma küfrediyorum. Tam o sırada Ethem dayımın uzaktan beni süzdüğünü gördüm. İçimden sictik, bu yine bana bağıracak diye geçirdim ama bağırmadı. Baktım beni babama şikayet ediyor. Bir daha bunu getirme hiçbir işe yaramıyor falan diyor. Babam da “dayı Allah aşkına çocuğa danayı yakala diyorsun nasıl yakalasın bu çocuk” diye beni savundu. Tam içimden sevinirken bu beni yanına çağırdı. Aykut sana şimdi becerebilceğin bir iş vereceğim dedi. Heh dedim heralde eve çıkıp pişen kavurmayı getireceğim diye düşündüm. Baktım yerdeki koyun İŞKEMBESİNİ gösterdi bana. Bakın arkadaşlar işkembe diyorum işkembe leş gibi. Ben ki kurban kesmeye gelirken bile nivea nemlendirici kremimi süren bir insanım. Bana diyor ki git bu işkembeyi dışarda temizle. Beynimden vurulmuşa döndüm. İçimden nasıl küfrediyorum ama mecbur tamam dayıcım dedim. Aldım işkembeyi çıktım dışarı, çektim hortumu. İşkembe temizliyorum. Dünyada bu işi yapacak en son kişi benimdir heralde ama hayatın size neler sunacağı belli olmuyor işte. İşkembeyi temizlerken kusucaktım az daha. Başladım sesli sesli küfür etmeye. Dayı sana da, danana da , koyunu da… Ama tabi duyamıyor beni. Dedim “kendi pisliğini yiyor diye domuz yemezsin akşam işkembe yiyeceksin nasıl iş bu?” Sonra yanıma geldi aferin lan güzel temizlemişsin diyor. Cevap vermedim tabi. Ama ellerim bir hafta bok koktu. Eve gittim annem yanıma yaklaşamadı. Bayram diye milletin elini öpüyorum, millet benden elini kaçırıyor. Kısacası ölüm gibi bir şeydi ama ölmedim.
İşte bu da böyle bir kurban bayramı anımdır. Şükür şu an İstanbul’dayım da yine kurban kesmeye falan gitmeyeceğim. Yarın babasıyla, dayısıyla birlikte kurban kesmeye gidecek olan koca yürekli çocuklara selam olsun…