Muhtemelen Hakkari ülkemizin en az ziyaret edilen yeri. Sebebi malum. Aslında o kadar güzel bi şehir ki çok turistik olabilirmiş. Yine malum sebeplerden olamamış. Bahar aylarında gidenler Türkiye’nin İsviçresi diyorlar. Dağlar gerçekten çok heybetli. Türkiye’nin en büyük ikinci dağ kütlesi burada. Cilo. Ben Eylül ayında gittim. Dağlar çıplaktı ama yeşillendi mi güzelliğini tahmin edebiliyorum. Bu yüzden, belki bir kez de bahar aylarında giderim. Şimdi gelin size Hakkari gezilecek yerler yazısı yazayım. Biraz tarihinden, biraz insanlarından, biraz da güvenlik durumundan bahsedeyim. İnternette kaynak az. Bu yüzden olabildiğince açıklayıcı yazacağım. Gitmeyi düşünüyorsanız işinizi görür.
Bu yazılar da ilginizi çekebilir:
???? İç Anadolu Gezilecek Yerler
???? Güneydoğu Anadolu Gezilecek Yerler
Hakkari
Türkiye’nin en uç noktasında, ulaşılmaz bir yer aslında Hakkari. Devlet memuru ya da asker değilseniz yolunuzun düşmeyeceği yerlerden. Ama kaçırdığımız o kadar çok şey var ki anlatamam. Doğa olarak çok güzel, insanları sıcak kanlı, keskin bakışlı. Nüfusu son yıllarda iyice arttı. Hakkari merkezin nüfusu 100 binin üstünde. Yüksekova’nın biraz daha fazla. Devlet tipi mimarileşme çok yaygın. Evler genelde çirkin. Bu kısmı fazla uzatmayayım. Hakkari’nin tarihinden de bahsetmek istiyorum. Tarihini bilince günümüzdeki bazı konular daha net anlaşılıyor.
Hakkari’nin Tarihi
Hakkari, tarih boyunca özek beylikler tarafından yönetilmiş bir kent. İsyankar özelliği buradan geliyor aslında. Devlet gücüne yüz yıllar boyunca boyun eğmemiş insanların bu baskıyı kaldırması da pek mümkün değil günümüzde. O açıdan da bakmak lazım.
Bilinen en eski Hakkari Beyi Yezdan Şer. Ya da bir diğer adıyla İzzeddin Şir. 1386 yılında Topal Timur’a karşı Van’ı savunmuş ama becerememiş kaybetmiş. Yine de Timur’un affına mazhar olmuş. 1800’lü yılların sonuna kadar da Yezdan Şer soyundan gelen beyler hüküm sürmüş Hakkari’de. Ne İran’a boyun eğmişler ne Osmanlı’ya. İkisi arasında denge politikası gütmüşler. Yeri gelmiş, bölgedeki güçlü aşiretlerden Pinyanişlere dayanmışlar; yeri gelmiş Hristiyan Nasturilere. Konjonktür neyi gerektiriyorsa onu yapmışlar anlayacağınız.
Yıl 1846’ya gelince Hakkari Beyi Nurullah, Cizre Emiri Bedirhan ile işbirliğine gitmiş. Tehdit olarak algıladıkları Nasturileri kılıçtan geçirmişler. O gün bugündür de Hakkara iflah olmamış valla. O tarihten sonrası malumunuz zaten. Kısa Hakkari tarihi böyle.
Hakkari İlçeleri
Hakkarinin 4 tane ilçesi var. Onlar da haberlerden aşina olduğunuz ilçeler hep.
- Hakkari (merkez)
- Yüksekova
- Şemdinli
- Çukurca
En büyük ilçe Yüksekova. Nüfusu 120 binin üstünde. 100 binden fazlası Kürt. Kalan 20 bin de devlet memuru falan.
Hakkari Gezilecek Yerler
Yüksekova
Esas adı Gever (Gewer) ovası. Batısı Reşko Dağı, güneyi Sat Dağı. 4 bin metrenin üzerinde bu dağların ikisi de. Muhteşem bir coğrafya ama PKK kampları ile dolu. Jandarmanın yürüyüşe izin verdiği bazı bölgeler var. Ama çok kısıtlı. Dağların güzelliği nefes kesiyor aslında. Mayıs ayında şahane oluyormuş. Herkes bu konuda hemfikir.
Halkın temel geçim kaynağı kaçakçılık. Hem İran’a hem de Irak’a sınırı var Yüksekova’nın. Günde 3 kez sınırdan geçiş hakkı tanıyor devlet size. Aşiretten hallice aileler atlıyor kamyonlara yarısı İran’a, yarısı Irak’a geçiyor. Alkol, sigara.. kar getirecek ne varsa yasal yolla yurda sokuyor. Bir evden 10 tane elektrik kablosu çıkıyor. Suya elektriğe para veren yok gibi. Devlet de göz yummuş. Polisin bile cebinde kaçak sigara. He devlet bile bile göz yumuyor zaten. Yoksa halk acından ölür. Bu yüzden, kaçak elektrik kullanıyor diye bu insanlara karşı kuru milliyetçilik yapmak bana saçma geliyor. Devletin izni olmadığını düşünmeyin. Danışıklı dövüş bir nevi.
Birkaç yıl önceki şehir savaşlarından sonra yüzlerce ev yıkılmış. Şu an kent inşaat halinde, toz bulutu içinde. Savaşın izlerini görmek hala mümkün. Çay bahçesinde polislerin yanına gidip çay içmiştim (elbette kaçak). Polis şehirde sıkıntı olmuyor dedi. Asker dağda savaşıyormuş, onların işi zor dedi. Ne diyeyim zor iş. O psikolojiyi kaldırması bile kolay değil.
Dağlıca
Esas adı Oramar. Dağlık olduğundan Dağlıca diye değiştirmişler. Türkiye’nin en etkileyici dağ manzaralarını sunuyor açıkçası. 1960’lı yıllarda bir milli park yapılması bile gündemdeymiş ama sonra rafa kalkmış tabi. Jandarma dağ yürüyüşü fikrine pek açık değil haklı sebeplerle. Ama vadilerin arasında muhteşem göller varmış. Çok gitmek istedim olmadı.
Eskiden, Dağlıca, Nasturilerin merkeziymiş. Bu yüzden bir sürü kilise kalıntısı var çevrede. Sadece doğal güzellikleri ile ön plana çıkan bir yer değil yani. Köylerine gitmedim ama çok güzel olduğunu söylüyorlar. Çoğu boşaltılmış zaten. Koruculara ev sahipliği yapıyormuş. İmkan olsa dağcılar için cennet gibi bir yer ama yok işte. Gerçi Emin Noyan diye manyak bir adam var. Sürekli Hakkari dağlarında yürüyüşte. Çok kaliteli bir manyak anlayacağınız. Instagram’dan mutlaka takip edin.
Güneydeki Sat dağının çevresi onlarca gölle kaplıymış. Sanırım araçla göllerin olduğu yere kadar da gidilebiliyor. Fakat emin değilim. Önceden jandarma ile konuşmak doğru olur. Güvenlik çok sıkı çünkü bu aralar.
Şemdinli
Türkiye’nin en uzak köşesi burası. Hayli oturmuş,, karakterli bir ilçe aslında Şemdinli. Ama ulaşım çok zor.
Halk Gerdi ve Herki olarak ikiye ayrılıyor. Lehçeleri farklı. Gerdiler, Halid bin Velid soyundan geliyor; Herkiler ise muhacirmiş. Nereden, ne zaman gelmişler bilmiyorum.
İsviçre’ye gitmedim ama İsviçre’yi anımsatan bir yanı var Şemdinli’nin. Vadiler mükemmel. Bölgenin tarihi de biraz karışık ama çok emin olamadığım için anlatmayayım onu. Fakat kısaca, Türkiye ile İngiltere arasında geçen bir takım olaylar sonucu bize bağlanmış. Nasıl olmuş, neden olmuş bilmiyorum.
Bir de Şemdinli merkeze 10-15 kilometre uzaklıkta Nehri adlı bir köy var. Baya güzelmiş. Hem doğası hem de tarihi eserleri görmeye değer diyorlar. Vakitsizlikten gitmedim ben. Yolunuz düşerse bakın bir.
Hakkari Güvenli mi?
Hakkari güvenli mi sorusunun cevabı duruma göre değişir. Ben bir sivil olarak en küçük problem yaşamadım. Kürt falan da değilim. Uzaktan bakınca oraların yabancısı olduğum da anlaşılıyor. Halk kötü davranmanın aksine olabildiğince meraklı ve konukseverdi. Çay içirmeden yemek yedirmeden bırakmadılar valla. Sivile karşı olabildiğine yardımseverler, iyi niyetliler. Soru sormayı, konuşmayı çok seviyorlar. He asker ya da polis olsanız tavırları ne olur inanın bilmiyorum. Devlet baskısından bıkmışlık var bölgede. Bu yüzden devlet güçlerine karşı mesafeli oldukları bir gerçek.
Bu bölgelerin askeri ve polisi de batıya göre daha nazik geldi bana. Öyle de olmak zorundalar açıkçası burada. Halkı yumuşatmaya çalışıyorlar belli ki. İşe yarıyor mu bilemem. Yüksekova’da 5-6 genç polisle kahvede oturup çay içmiştik. İnanılmaz iyi insanlardı. Otururken bir ara ürktüm ama dediğim gibi şehir merkezinde ciddi bir güvenlik tehdidi yok. Şehir merkezinin dışındaki bölgelere gidecekseniz, jandarmadan polisten izin ve bilgi alıp gidin yine de.
Bir de yollarda çok fazla çevirme var. Yer yer can sıkıcı olsa da elzem bir durum. Hem terör hem de kaçakçılık yüzünden. İki ilçe arası 3 çevirme bile olabiliyor. Baştan aşağı sizi arayabiliyor askerler. Vakit kaybı dışında sıkıntılı bir durum yok. Hatta güven veriyor insana.
Yani kafanızda ben Hakkari’ye gitsem, Hakkari gezisi yapsam sıkıntı olur mu diye bir soru varsa dert etmeyin. Sivile karşı bir sıkıntı olacağını sanmıyorum. Önyargıları yıkıp Hakkari’ye gidin. Mümkünse baharda yapın bu geziyi.
Daha önce okumadıysanız, Hakkari, Tunceli, Bitlis ve Van’ı içeren bir yazı daha yazmıştım. Buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.